ddrlpddrlpddrlpddrlp
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Portfolyo
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
  • Art_hitecture
  • Tr
    • En
  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • Portfolyo
  • Hizmetler
  • Blog
  • İletişim
  • Art_hitecture
  • Tr
    • En

2004/05: mimarın kendi yapısıyla hasaplaşmasına bir örnek / yapı okuması

Temmuz 18, 2011 bogachan 0 Comments
basılı medya yazıları

FENERYOLU  SABİT PAZARI BAĞLAMINDA BİR YAPI OKUMASI

Yazı, 2000 yılında tasarımı ve uygulaması tamamlanmış bir yapının kendisi (bölge 3) ve  çevresi ile kurduğu ilişkinin, bugün mimarı tarafından yeniden okunmasını içermektedir.

Tasarlanmış olan üzerine…

 2000 yılında, Feneryolu sabit pazarının Bağdat Caddesi tarafındaki giriş bölgesini de içeren park ve çevre düzenlemesi uygulaması tamamlanmış ve yeni bir bağlam yaratmıştı.Tasarımı Nevzat Sayın tarafından yapılan bu düzenleme, eski yol aksını (divan yolu aksı) yeniden canlandırmak yerine, bugünün Bağdat Caddesinin hareketinin doğurduğu ilişkiler referans alınarak  tasarlanmıştı. Park düzenlemesi, sabit pazarın cadde ile ilişkisine yeni bir boyut katmıştı. Sabit pazar (bölge1) girişi önündeki meydan ve  çay bahçesi (bölge 2) ile de yapılı çevredeki yaşantıda bir dönüşüm yaratmıştı.
Birkaç ay sonra sabit pazarın arka giriş bölgesindeki eski tuvaletlerin (bölge3) yıkılarak yenilenmesi gündeme geldiğinde genç bir mimara ilk yapısını uygulama fırsatı doğmuştu.
Bölge 1 ve 2’nin yarattığı yeni bağlam, sabit  pazarın arka girişinde yer alacak bu yapıyı bir tuvalet yapısı olmasının dışında ele alınmasını zorunlu kılıyordu. Tasarım sorusu;  yapılacak yapının, değişen bağlamın bir parçası olarak onu nasıl tamamlaması gerektiği üzerine kuruluyordu.  Bu sebeple projeyi oluşturan yapısal öğeler, park düzenlemesi ve pazaryerinin belirleyici malzemelerinin klonlanarak projede yeniden birleştirilmesi yoluyla, çevre-mekan ilşkilerindeki örüntü dilinin sürekliliğinin bir parçası olarak ele alındılar.

Yaşanmış olan üzerinden…

Bir bağlamın parçası olma, onu tamamlama çabası, tasarım olarak kendisini proje aracılığı ile gerçekleştirmişti. Yapı, sabit pazarın 2. girişi olarak,  bölge1 ve 2 deki izleri fiziksel olarak taşıyarak o sürekliliğin bir parçası olma derdini yapısal olarak kurmuştu.
Bugün uygulamanın tamamlanmasının üzerinden 4 sene geçti. Yapının mimarı olarak  yapıya bugün tekrar baktığımda, tasarım kurgusunu var eden o ilişkilerin tümüyle koptuğunu görebiliyorum. Bu durumu gözlemlediğim ilk anda yaşadığım şok, sonrasında yerini bir sorgulama ve değerlendirmeye bıraktı. Yapının kamusallaştıktan sonra kendi aidiyetini yitirişi nasıl değerlendirilmeliydi?
Mimarın kendi yapısındaki değişiklikleri kendi nesnesine yapılan bir saldırı olarak algıladığı bir ortamda yaşayan bir mimar olarak, onu yok saymak, reddetmek yerine onun üzerine gitmenin, bana öğreteceklerinin peşinden koşmanın, bilme ve yapma alanımı genişleteceği  inancıyla bu durumu sorgulamaya çalıştım.
Bu durum öğrenilmiş tasarım pratiğinin güncel olan karşısında yetersizliğini mi gösteriyordu?
Yoksa tasarımın yapay kurgusu, yaşanan tarafından kabul görmemiş, ona dahil olamamış mıydı? Yapı, yeni ilişkiler ağının bir parçası olarak kendini kurarken mevcut ilişkiler ağını görmezden mi gelmişti? Tasarımın, bir kurgu yaratmak ve onu hayata geçirmekten öte bir şey olduğunun bir ispatı mıydı?  Biz mimarların fonksiyon dediği şey ile yaşantının dinamik ihtiyaçlarının karşılığının birbirinden çok farklı şeyler olduğunu mu bize anlatıyordu? Yoksa kamusal olanın dönüştürücü doğasını tasarımın bir parçası olarak ele almak gerektiğini mi?…
Sorular biribiri üzerinden arttırılabilmekte…
Bu sorgulamaların çıkarımları üzerinden iki durumun üzerinden tekrar geçmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Birincisi, kentin kamusal yüzünün kendi ilişkiler ağını dinamik olarak yenilemesi karşısında  tasarımdan anladığımız şeyin kavrayış alanını genişletmeye ve yeni kavrayış biçimleri oluşturmaya ihtiyaç olması durumu…
İkincisi, mimarın her an bozulabilir korkusuyla  yapısını sürekli denetlemesi ya da bozulmuş olanı reddetmesi  yerine;  yapının yaşayan ve değişen bir şey olduğunu kabul etmesi  ve buna direnmenin de faydasız olduğunun farkında olması durumu…
Ancak bu durumu bir teslimiyet olarak değil; tersine, bu  farkındalığın yapıyı ele alışa önemli katkılar yapacak bir bakış ve ihtiyaç olan o kavrayış alanını da genişletmenin araçlarından biri olarak görmek gerekmektedir.

 “Gerçek, kurgudan daha acayiptir. Çünkü kurgu olabilirlikleri gözetmek durumundadır; gerçeğin öyle bir zorunluluğu yoktur.”     MARK TWAIN

_ medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.

  • Son Yazılar

    • 25/05: İstinye Saloon & Yuno (İstinyepark Performans ve Eğlence Merkezi) / Yapı Dergisi
    • 25/05: Ustalar Eskiz Sergisi / Sergi / Bahçeşehir Üniversitesi
    • 25/05: Kampüs Edirne: Göçebe Yaşam Alanları / Atölye / Trakya Üniversitesi
    • 25/05: İstinye Saloon & Yuno (İstinyepark Performans ve Eğlence Merkezi) / Türkiye Mimarlık Yıllığı 2024
    • 24/12: Lamberts / İstinye Salon & Yuno Istanbul / Dijital Yayın
  • Arşivler

    • Mayıs 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Mayıs 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Mayıs 2023
    • Mart 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Ekim 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Aralık 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Mayıs 2021
    • Mart 2021
    • Aralık 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ağustos 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Ocak 2019
    • Ekim 2018
    • Haziran 2018
    • Şubat 2018
    • Haziran 2017
    • Mayıs 2017
    • Aralık 2016
    • Eylül 2016
    • Ağustos 2016
    • Haziran 2016
    • Mayıs 2016
    • Şubat 2016
    • Aralık 2015
    • Kasım 2015
    • Ekim 2015
    • Eylül 2015
    • Ağustos 2015
    • Temmuz 2015
    • Haziran 2015
    • Nisan 2015
    • Mart 2015
    • Şubat 2015
    • Aralık 2014
    • Kasım 2014
    • Ekim 2014
    • Eylül 2014
    • Ağustos 2014
    • Mayıs 2014
    • Nisan 2014
    • Mart 2014
    • Şubat 2014
    • Ocak 2014
    • Aralık 2013
    • Kasım 2013
    • Eylül 2013
    • Temmuz 2013
    • Haziran 2013
    • Nisan 2013
    • Şubat 2013
    • Aralık 2012
    • Kasım 2012
    • Ağustos 2012
    • Aralık 2011
    • Kasım 2011
    • Ekim 2011
    • Eylül 2011
    • Ağustos 2011
    • Temmuz 2011
  • Kategoriler

    • 'arkitera/diyalog' tartışmaları
    • 'ortaya' tartışmaları
    • akademik
    • basılı medya
    • dijital medya
    • güncel / etkinlik
    • hakkındaki yazılar
    • jüri üyelikleri
    • kitap
    • konuşmaları
    • ödül
    • proje
    • sergi
    • söyleşi
    • tez
    • Tv-video-yayın
    • unused
    • ve diğerleri
    • verdiği eğitimler
    • yayınlanmamış
    • yazıları
  • Meta

    • Giriş
    • Yazı beslemesi
    • Yorum beslemesi
    • WordPress.org
ddrlp
Rethinking Architecture

This site uses cookies. By continuing to browse the site, you are agreeing to our use of cookies.
OK Learn More