2005/07: mimarlıkların pazaryeri’ ne yan bakmak / görüş-tartışma
MimarlıkLARın Pazaryeri’ne yan bakmak…
Boğaçhan Dündaralp
Çalışmaları 1998’den bu yana süren UIA 2005 İstanbul artık karşımızda duruyor. Karşılaşacağımız organizasyonun son zamanlarda yoğunlukla gördüğümüz reklamları aracılığı ile mimarlar ve kentliler (?) davet ediliyor. Öyle ya da böyle çeşitli olaylar, tartışmalar, konuşmalar vesilesi ile haberdar olunan bir hazırlık süreci yaşandığını dışarıdan gözlemledik. Kendi adıma bu süreci izleyen biri olarak, belki de organizasyondan sonra hiç tartışması yapılmayacak bu sürecin aracılığı ile bazı temel sorgulamalar yapmanın zamanı olduğunu düşünüyorum. Nasılsa organizasyon başarı ile tamamlanacak, yerli yabancı herkes çok etkilenecek, UIA tarihine gururla önemli bir imza atılacak. Övünecelecek ama dönüp bunlar konuşulmayacak… Ya da konuşacak kadar önemsenmeyecek… Çünkü odaklanılan sonuç, başarı ile organizasyonu tamamlanması olmuş olacak. Oysa şimdiye kadar geçen sürecin önemi ve bize anlatacakları ıskalanmayacak kadar önemli ve değerli görünüyor.
Peki nedir bu sürecin süreçlerini bu denli üzerinde konuşacak kadar önemli kılan? İsterseniz süreci okumaya 2002 yılında Berlin Kongresi’nde sunulan UIA 2005 İstanbul tema metninden başlayalım. Sunulan bu metin1 bir çağrıda ve vaatte bulunuyor: “Mimarlığın küresel gündemini gözden geçirme ortamı olarak mimarlıkların pazaryeri”. Aslında tartışma ve açılımlar için potansiyel taşıyan önemli bir tema sunuluyor. Ancak tema metninin kaleme alınış biçimi ile üstlenilenilen misyon, daha sonra sürecin nasıl biçimleneceğine, ilişkilerin nasıl kurulacağına yönelik yaklaşımın ilk anahtarını içinde barındırıyor. Metni güçlü kılan modernist tavır, oluşacak zemini, “mimarları ve mimarlığı meselelerin odağına yerleştirme ve çözümleri onun içinden bulma“ eğilimlerini de kapsayacak kadar ileri taşıyarak, konuyu, güncelliği son derece tartışmalı bir hesaplaşma alanına doğru kaydırıyor. Ve bildirileri biçimlendirecek alt temalara2 kadar bu tavrı sürdürüyor. Buraya kadar olan mesele, kendi içinde ayrı bir tartışma konusunu tartışmaya açmak değil. Sadece kurulan yaklaşımın sürece nasıl yansıdığına işaret etmek. Bu durum organizasyon sürecine iki türlü yansıyor. Birincisi, kent üzerine düşünmeyi, kente odaklanmayı bir taraftan iddia ederken diğer yandan kentin diğer aktörlerini dışarıda tutacak kadar mesafe koyuyor. İkincisi daha da ileri giderek organizasyonun ana omurgasını oluşturan mimarlar odasının, zaten fazlasıyla yatkın olduğu, temsil ettiği kendi meslek grubuna karşı da benzer bir mesafe yaratmasının imkanlarını sunuyor. Peki bunları nasıl sunuyor?
Tema ve alt temaları içeren konuların ortam içinde paylaşıma sokulmadan, tartışılmadan programlaştırılması, idealize edilmesi şöyle bir sonuç doğurmuştur. Hazırlanan program ve taşıdığı iddia o kadar güçlü hale gelmiştir ki etkinliğin ve potansiyellerinin önüne geçmiştir. Böylece sunulan program ve kendi bütünlüğü adına ortaya konan temalar ve alt açılımlar, farklı duruşları ortaklıklara dönüştüren bir araç olmaktan çıkmış, aksine katılımları kendini varedecek bir araca dönüştürmüştür. Ancak bir araç olması söz konusu olan şey, varedilecek bir amaca dönüşmüştür. Oysa amaç, programı gerçekleştirmek için bir organizasyon yapmak değil, gerçekleşecek olanı doğuracak bir organizasyon yapmak olmalıyken, zamanın daralması, zamanın kullanılma biçimi, süreç içinde bir baskı unsuru olarak çalışmaların bu yöndeki eğilimlerine set çekmiş görünmektedir.
Sürecin bundan sonrası yani çerçevesi bu şekilde çizilen bir programın içinin doldurulması çabası dışarıdan daha rahat gözlemlenebilir sonuçların ortaya çıkmasını da desteklemiştir. Başlangıçta organizasyon komitesi ile paralel hareket eden Mimarlar Odası zaman baskısının da artmasıyla programın izin verdiği esnekliklerin kullanılmasına izin vermeyecek kadar baskın bir rol oynamaya başlamıştır. Vadi yarışması sonuçları ve tartışmaları, Mimarlar Odasının sahip çıkması ve koruması gereken meslek etiğini, organizasyon pahasına nasıl yok saydığını kendi meslek örgütüne göstermesi açısından ilginç sonuçlar göstermiştir. Mimarlık ortamına taşınan benzer bir tavır da organizasyon komitesinden, organizasyonun beyin takımından bazı insanların ilişkisinin kesilmesi ile örneklenebilir.
Gündeme gelen tartışmalarda hep organizasyonun tek yönlü akışı (örgütleyecilerden, mimarlık ortamına) başta organizasyonun hep şikayet ettiği bir durum olmasına rağmen, düşünsel katılım ortamını organizasyona katacak açıklığı, ilişkiyi sürecin yukarıda aktardığım yapısı nedeniyle kuramadı. Aksine, düşünsel boyutları daha da kapalı kapılar ardına gizlenen, ama görünürde program yığınını gerçekleştirecek pek çok aktivetinin, ulusal etkinliklerin, çalışmaların, kitapların, sergilerin oda bültenlerinde boy gösterdiği bir süreci son bir yıldır yoğunlukla izliyoruz. İçini doldurmaya çalıştıkça boşalan bir niceliksel toplama dönüşen program, artık hedeflediği çerçeveyi de kaybetmiş görünüyor.3 İçerikleri ve varlıklarının hayatımıza katkılarının son derece tartışmalı olduğu, zamana ve kongreye bağlı kılınması dışında ortam adına sürekliliği tartışılabilir olduğu, kısa bir süreçte hazırlanmaları ve kongre hedefli olmaları nedeniyle niteliklerini tartışabileceğimiz görünürdeki bu çalışmalar dışında başka çalışmalar da olduğunu umut edelim.
Kuşkusuz, odağına sadece organizasyonu istediği gibi sonuçlandırma hedefine bağlayan ve bu işi değil kentin diğer aktörlerine, kendi meslek grubuna da mesafe koyarak süreç içinde uygulayan, hatta koruması gereken değerlerin çoğunu yoksayan bir tutum, kısa bir sesizlikten sonra şimdi bizi organizasyona davet ediyor. Reklamları ve ticari arka planıyla… 20 star mimar dışında bizi oraya çekecek hiçbir programın hala net sunulmadığı, içeriksel hiçbir şeyin gündem oluşturmadığı, tartışılmadığı bir ortam söz konusu…
Önündeki zamanı ve fısatları daha iyi kullanarak potansiyellerin değerlendirildiği ve açığa çıkarıldığı daha çok şeffaf, tartışılan, konuşulan, daha başlamadan kendi tartışmasını ve gündemini oluşturan, organizasyonla sınırlı kalmayan, süreklilikler gösteren ve göstereceği gözlemlenen çalışmalar mümkün olabilecek iken, önümüzdeki fırsatların ne kadarını değerlendirebildik, ne kadarını değerlendirebileceğiz sorgulamasını yapmadan edemiyor insan.
1 tema metni
2 akademik programla yapılan bildiri çağrısındaki alt başlıklar.
3 son program
_ medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ metni .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ yeni mimar arşivine gitmek için tıklayınız.