2006/09: ev: bir yerleşme müzakeresi / sergi
yer : Bilsar – Tünel
tarih : 1 ekim 2006 – 31 ekim 2006
sergi yapımcıları : hakan tüzün şengün, pelin tan, mert eyiler
editörler : bogaçhan dündaralp, şevin yıldız
tasarım : hakan tüzün şengün
Katılımcılar
Zeplin, Kerem Yazgan, Mono, Teğet Mimarlık, Mert Eyiler,Bogaçhan Dündaralp, Hakan Tüzün Şengün, Kerem Erginoğlu-Hasan Çalışlar, Hüseyin Kahvecioğlu, Nurbin Paker, Arzu Erdem, Murat Çetin, Gülbeniz Öztuğ, Eylem Erdinç, Levent Şentürk, Modülar Grup, Tülin Hadi-Cem İlhan,Deniz Güner, Nilüfer Talu, Özgür Bingöl, Emre Savga, İlke Barka, Çağlayan Çağbayır, Funda Uz Sönmez, Mert Kayasü, Arda İnceoğlu, İpek Yürekli, Meltem Aksoy, Birge Yıldırım
Sergi yapımcıları: Mert Eyiler, Pelin Tan, Hakan T. Şengün
Sergi Editörleri: Şevin Yıldız, Boğaçhan Dündaralp
Sergi Asistanları: Atakan Türkoğlu, Altan Sinan Cebecigil
Teşekkür: Bilsar A.Ş. (mekan sponsoru), ORA Reklam Hizmetleri A.Ş, Süha Bilal,Vasıf Kortun, Banu Cennetoğlu, Kemal Aydınlı
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=rV9-MQwiLmE]
EV: Bir yerleşme müzakeresi mimarlık sergisi:
Ne ?
Bir kuşağın kendi dertlerini; üretimleri, süreçleri üzerinden paylaşma ve tekrar üretme zemini için biraraya gelişi, getirilişi…
Farklı duruş ve üretimleri olan dördü mimar biri sosyolog 5 kişilik bir grubun kendi biraradalıklarını çoğaltma girişimi…
Bitmiş ürünlerin değil, süreçlerin, ürün temsiliyetlerinin değil, fikir ve araçların masaya yatırıldığı bir birliktelik …
Yaşayan, birliktelikten gücünü alarak kendini zenginleştiren, atölyeler, tartşmalar ve ürünlerin zenginleştirilmesi ile sürekli çoğalan bir üretim…
Sıfır bütçe ile bienal hurdalığından toplananların bir şantiye mekana yerleştirilmesi…Ve süreç artıklarının, mekanla yarattığı o ortak atmosfer…
Tamamlanmaya açık, üretimi zamanla sınırlı, kendine yeni mecralar arayacak bir mimarlık buluşması… Yalnızca ürünleri değil, bizleri de müzakere masasına yatıran bir ortam…
Nasıl ?
Kimi davet edildi, kimi de açık çağrı üzerinden ortama katıldı…
Kimileri masasındaki işleri getirdi, kimileri bohçalarındaki işleri çıkardı…
Kimileri de işleri yerine insanları biraraya getirdi, atölye ortamından iş üretti…İçlerinde mimarlık öğrencileri de vardı, başka disiplinlerden gençler de…
Katılımcılar yalnızca ürettikleri ile varolmadılar, mekanda yüz yüze geldiler, işlerini anlattılar, açığa çıkanları tartıştılar… sergi başladığında biraraya geldiler, birbirini anlamaya çalıştılar, sergi süresince ürünlerine ekler de yaptılar… Sonra bir kez daha biraraya geldiler, tartismalarini daha da derinleştirmek için… bir sonuç, ortak bir söz aramadan…
Neler mi konuştular ?
Önce;
Kimler? Hangi işlerle? Neyi müzakere ediyor?
Modulor Grubu
( OGÜ* mimarlık bölümü – Levent Şentürk’ün yürütücülüğünü yaptığı proje grubu )
Grup, Le Corbusier’in ‘yeni dünya’ için evrensel bir ölçüm sistemi olarak sunduğu ve güncelliği hala sorgulanmayan ‘modulor’i müzakere masasına yatırıyor. Bunu Corbu’nun en onemli modulor uygulamalarindan kabul edilen Marsilya’daki Unité de Habitation uygulaması üzerinden üretilen farklı ölçekteki maketler ve filmler üzerinden anlamaya çalışıyorlar ve ‘modulorik’ bir dünyanın problerine yakınlaşmayı hedefliyorlar… Yaptıları atölye çalışmasından bir yıl sonra da, proje grubu üyeleri birer dubleks katını alarak projeleştiriyorlar ve 1/50 ölçekli Unité de Habitation maketi üzerinde yaptıkları müdehaleleri hazırladiklari filmler ile bu sorgulama sürecini ürünleştirerek ortama katılıyorlar… Grup, müdehalelerin kendisinden çok, sorguladığı konu, geliştirilen çalışma yöntemi ve süreç ürünleri ile bakış açılarını zenginleştirecek bir araştırma yöntemi sunuyor.
Mono – Hayriye Sözen
Ev_in halleri üzerinden ‘iç’_e sonra da kendi ‘iç’ _ine bakan Hayriye Sözen’nin çalışması basit algılanabilir bir dünyanın ardında, göründüğünden daha derinlikli ve çetrefil bir yüzleşme alanına kendini sokuyor. Ev’in insan ruhunun bir çözümleme aracına dönüştüğü ve mimarın dışarıdaki içeriyi eşeleyen gerçekleştirme arzusu ile yüzleştiği halleri sorguluyor . İç-eri girmek için de bize bir kapı aralıyor; Gündelik yaşamda karşılaştığımız çok tanıdık fotoğraflar ve duygular eşliğinde… Jung, Bachelard, Kahn metinlerinin satır aralarından…
Mert Kayasu
Mert Kayasu, coğrafya ve iklimin geleneksel dünyanın araçları ile zaman içinde biçimlendirdiği, yapay bir topoğrafyaya dönüştürdüğü, genişleyemen sıkı bir dokuya, Mardin gibi bir kente yerleşme-yerleş-tirme müzakeresinde bulunuyor. 3 boyutlu bir dünyanın iki boyutlu temsiliyetleri üzerinden…Önerdiği melez dolgu önerisi, o topografyanın gücü karşısında ancak ‘Mimemis’ yoluyla varolabilineceğini savunuyor. Bu durum da ‘teslimiyet’in kaçınılmazlığı üzerine bir kez daha düşünmemiz için bir fırsat sunuyor bence…
TeCe Mimarlık – Cem ilhan-Tülin Hadi
Zeytinburnu ölçeğinde için sunulan bir kentsel tasarım önerisi olan ve deprem tehlikesi ile yüz yüze kalan sağlıksız yapılaşma yerine önerilen konut ağırlıklı yeni yapılaşma önerisi…
Öneri, mimar ve karşı karşıya kaldığı ölçek düşünüldüğünde strateji kurma müzakeresi olarak algılanabilir. Çünkü mimarın alışkın olduğu çoğaltma yöntemlerinin iflas edeceği bir kent parçası… Hele hele bu çoğaltma bir sosyal çeşitlilik içerecekse…
Mixed 21 proje onerisi komşuluk-park-istasyon ilişkilerini pozisyonel olarak yorumlayan ve farklı mimarlar tarafından genel prensiplerini bozmadan tasarlayacakları bir deneysel kent modeli öneriyor… Bu anlamda da öneri, zeytinburnunu müzakere etmekten çok, sistem olarak mimarların kendi yöntemlerini müzakereye taşıdıkları bir öneriye dönüşüyor. Yani kaçınılmaz yüzleşeceğimiz şeyle…
Çağlayan Çağbayır
Çağlayan Çağbayır, üretimin rasyonalizasyonu ve tüketicinin biricikliği arasındaki sarkaçta her ikisini de oldurmaya çalışan geç kapitalist konut üretimindeki beklentinin açtığı yarıkları kapatmanın beyhudeliğini vurgularken, onu aşmanın yolunun da apaçık göstermek olduğunu vurgulayan ve birbirini tamamlayan iki ürün sunar. ‘Stack me’ çoğaltmanın ve biraraya getirmenin kaçınılmaz sonucu üzerinde dururken, Fiba GYO için hazırlanan Fibaline Konutları satış ofisi, istiflenenin bireysel cazibeyiti ile tüketicinin biricikliği arasındaki ilişkiyi bize yeniden gösterir. Burada işaret edilen belki de en önemli nokta, istiflenenin teşhiri olan satış ofisleri aracalığı ile bu sefer öznedeki yarığın ‘öznenin kimlik inşası’ yoluyla nasıl dikildiği…
Zeplin- ‘ev’ imin kenarı
Üç mimarın ortak çalışma platformu olan Zeplin, kentin konut dokusu içinde kalan, özel alan ile kamusal alan arasına sıkışmış arka bahçe, çatı, apartman boşluğu, balkon… gibi boşlukların ve mekanların, tekrar gündelik yaşama katılma yollarını araştırıyor. Tesadüfen oluşan yarı-kamusal bir araya gelişlerin mekanı olmalarından öte, bu alanların, tasarlanması ya da düzenlenmesini amaçlamadan olabilirlikleri açığa çıkarmaya çalışıyorlar. Kent mekanları ile yaptıkları bu müzakereyi; ‘sen de arka bahçeni kullan !’ blog sitesi ile de internette katılımlara ve paylaşımlara açarak, olabilirlikleri arttırmayı hedefliyorlar… Çalışma maketleri ve modelleri üzerinden yaptıkları bu çalışmalar, mimarın kendi araçlarını yalnızca bir şeyi tasarlamak için değil, belli durumları açığa çıkarmak için de nasıl kullanabileceğine iyi bir örnek oluşturuyor.
Boğaçhan Dündaralp -urban nomads/ kent göçebeleri
Metropol ve onun açığa çıkardığı potansiyellerin, mimarın kendi araçları ile yeni olanaklar ve olasılıklar üretme zemini olup olamayacağını araştıran Boğaçhan, Zeplin gibi kentin zaman içinde biriktirerek ürettiği kentsel kullanımı sınırlı kentsel boşluklara yöneliyor. Bir taraftan boşlukların kentin zemin örgütlenmesine dayalı 2 boyutlu mülkiyet düzeni kavrayışı içinde gözardı edilen 3.boyuttaki olanakların içinden düşünürken diğer taraftan kentsel rant ilişkileri içindeki yerini de göz ardı etmemeye çalışır. Ve reklam panoları gibi boşlukları ticari döngüye sokan durumu hazır kullanılabilir bir veriye dönüştürerek, metropol içinde karşılığı olmayan ancak talebi kaçınılmaz, kentsel bir barınma biçimi için bir kaynak olarak kullanıyor. Müzakeresini kent mekanı ve kent insanının yeni barınma halleri üzerine kuruyor.
Hakan Tüzün Şengün
Müzakeresini, zemin üzerinden kuran Hakan T. Şengün, barınmanın ötesinde yaşam ve çalışma düzeni içindeki bireyin, tıpkı Fontana’nın tablosundaki yırtık gibi zihinsel ve mekansal yarılmanın eşiğindeki mevcudiyetini, tasarladığı proje üzerinden yeniden yorumluyor. Yapı, dışardan zemine eklenen bir durum olmaktan çıkıp, zeminin yırtılması ve yaşamın iç-dış ilişkileri içinde serbestçe akmasına izin vererek, yaşam ve çalışmanın kendi mekansal atmosferlerinin iç içe aynı ortamda varolabilmesine olanak tanıyacak bir zemin müdehalesine dönüşüyor… Şengün, yorumu ile İnsan-yaşam-zemin arasındaki ilişkinin bağlamını, ‘yer’den kopartarak bu ilişkiyi daha da vurguluyor…’Bağlam’ı ve ‘yer’i bahane ederek meşru zemin arayan yapıların aksine…
Hüseyin Kahvecioğlu-Nurbin Peker Kahvecioğlu-Erzu Erdem / workshop
Grup, Ev’in metropol hayatı içindeki çözülüşü ve dönüşümünü atölye çalışmaları ile müzakere ediyorlar. Çalışmaları, büyük aile evinin öğelerinin zaman içinde kente yayılması, kent tarafından karşılanan profesyonel hizmetlere dönüşmesi ve giderek ev’ in kişisel yaşamın belleği ve müzesi olarak, metropol yaşamında edinilen yer’in simgesine dönüşmesi haline odaklanıyor… ideogramlarla her katılımcının kendi deneyimlerini aktardığı bu çalışma; evin, bireyin tarihselliği içinde, metropole direnme ve ona teslim olma hallerimize yeniden bakmak için bir fırsat yaratabilir mi ?
Teğet Mimarlık
Teğet, Antalya’da gerçekleştirdikleri bir site’nin resmi kayıtlarından, tasarım eskizlerine, yapım fotoğraflarından, yayınlandığı dergilere, maketine kadar bir yazlık konut grubunun hayata açılmadan önceki belleğine dair kayıtları biraraya getirerek bizi tasarım ve yapım süreçleri ile kendi müzakerelerine davet ediyorlar… Ayrıca belirtmek lazım ki üretilen işin belleğini sergileme yöntemleri bu müzakereyi yalnızca tasarım ve yapım süreçleri ile sınırlı tutmadıklarının ipuçlarını da hisettiriyor.
Erginoğlu&Çalışlar
Tek ev, maket ve çizim eskizleri…Mimarın konvansiyonel düşünme araçları…Ne kadar yeni arayışlarla, güncel koşullarla üretmeye çalışsak da sanırım yettiği sürece varlığı ve yeterliliği sorgulanmayacak…Erginoğlu&Çalışlar, tasarım süreci tamamlanmamış bir iş’ten kesit sunuyor…
Müzakereyi onlarla değil, iş’le yapalım diye…
Mert Eyiler
Mert Eyiler, müzakeresini bildiğimiz, aşina olduğumuz bir mevcut yapı ile yapıyor…Dert edindiği konu da ‘ışık’… Evsahipleri, toplantılar, teknik konular, ustalar…hepsini aynı derdin ortaklığında biraraya getiriyor…yeni durum da döşeme ve duvarlar deliniyor…ışıkla kurulacak yeni yaşam için.. Bizi de o sürece davet ediyor…boşlukları bağlayacak 1/1 merdiven detayı, çalışma maketleri, notlar, çizimler ve toplantı tutanakları ile…
Kerem Yazgan-Knauf Evi
Tek ev üzerinden, müzakeresini ‘program’ a odaklayan Kerem Yazgan, ev’e ait yaşam birimlerini bağımsızlaştırarak tekrar biraraya getiriyor. Program ve tipoloji ara kesitinde duran bu arayış, daha büyük ölçekli ve öznelerden bağımsız üretilen daha kamusal yapıların ‘generic’ üretim dilini özne bağımlı ve daha küçük ölçekteki ‘ev’e uyarlamaya yönelik bir çalışma… Bu noktadan özneyi de, programı da, kurguyu da artık sorgulayabiliriz… Sipariş üzerine mimarın ürettiği Knauf evi üzerinden üzerinden konuşmak da bu sorgulama halinin beraberinde pek çok konuyu daha tartışmaya açabilir …
Eylem Erdinç
Her seferinde yeniden ele alınan ve üretilen ‘EV’ in ‘yeni’ olma hali ile müzakere eden kavramsal bir maket sunar Eylem Erdinç. Yeni olma halinin birer yanılsama olduğunu iddia eder. Tek bir imgenin, farklı koşullarda ürettiği gölgeler gibi…Gölgeler değişse bile onu vareden değişmez… Ancak bir diğer taraftan da biliriz ki gölgelerdir tüm varlığı ifade eden…
Özgür Bingöl, İlke Barka, Emre Savga
Mimarın işinin ‘ev’ ile değil ‘konut’ ile olduğunu savunarak, ‘ev’ meselesine ressam, grafiker, mimar gibi farklı disiplinlerden genç kuşağı biraraya getirerek bir workshop çalışması ile bakan grup, müzakereyi ‘ev’ kavramının farklı perspektifleri üzerinden kuruyor… Buradan da ‘Ev’ ile ‘mimar’ arasındaki ilişkiyi sorgulamaya açıyorlar ?
Deniz Güner, Nilüfer Talu
Modern dünyanın nesnesi olarak konut ile özneye ait bir yer kurma pratiği olan ‘Ev’i birbirinden ayıran, Deniz Güner ve Nilüfer Talu, mimar tarafından üretilen evden çok, sokaktaki insan tarafından dönüştürülen, kurulan bir yerleşme halini referans alırlar. Konut anlayışını dış kabuğundan ayırarak kente yayarlar ve bunu bir imkan olarak sunarlar…Eğer konut, kamusal alanda çözülür ve dağılırsa, kamusal alanda tıpkı evsizlerin yaptığı gibi yeni ev olanaklarını doğuracak ve modern dünya için yeni bir ev konsepti ‘imkanı’ doğurabilecektir…
Arda inceoğlu, İpek yürekli, Meltem Aksoy – workshop
Farklı zaman dilimlerinde, farklı yerlerde, farklı mimarlar tarafından üretilmiş, farklı konutların, farklı mimarlık öğrencileri tarafından ortak bir matriste yorumlanarak bir araya getiren atölye çalışması, bir duvar boyunca kolay izlenebilir bir çoklu okuma sunar…ev yaşantısından,iklim ilişkilerine ,çevre –kent ilişkilerinden, yapım, malzeme konstrüksiyon okumalarına kadar yana yana gelen ürünler, ortak olmayanların ortaklıklarını sergilerken, tartışmaya değer, konuşmaya değer pekçok durumu konuşulabilir kılar… Diğer ürünlerin aksine bu biraraya geliş, sergi mekanındaki konumuyla da, içeriği ile de farklılaşarak, kendini çoğaltarak, bireyselliklerden sıyrılır…
Açığa çıkanlar ?
Sanırım açığa çıkan en önemli durum, her biri farklı konum, duruş ve düşünceye sahip mimarların, birbirini ikna etmek zorunda kalmadan, ve bir sonuca varmayı hedeflemeden, ya da kendilerini birilerine beğendirmek zorunda kalmadan, bir araya gelebildiği, fikirlerini ve dünyalarını birbirine açabilecekleri ve yan yana durabilecekleri bir ortamın oluşabildiğini görmemiz olsa gerek….Monologlara mahkum kalmayan, biri biriyle alışverişlerini yalnızca söz, dil üzerinden yapmayan, üzerimizdeki hareketsizlik ataletlerini sarsan, potansiyelleri heyecan uyandıran, çıplak bir bir araya geliş bu…
Bunun bir de başlangıç olduğunu düşünelim…
Boğaçhan Dündaralp – Sergi editörü 27.09.06
_ “ev: bir yerleşme müzakeresi” blog’ una gitmek için tıklayınız.
_ “arkitera.com” haberi için tıklayınız.
_ “arkitera/forum” da ilgili başlık ve fotoğraflar için tıklayınız.