2014/09: Türkiye Mimarlığını Sorguluyor. ( Sempozyum / 26-27.09.2014 / Bursa )
Sempozyum:
Türkiye Mimarlığını Sorguluyor: 26/27.09.2014 Bursa
Boğaçhan Dündaralp / kendi alternatifini arayan mimar/lık
Lafı uzatıp nazik konuşmak yerine belki daha az terbiyeli ama dürüst konuşacağım…
Bu sempozyum başlığına ve davetli isimlere bakınca bir kuşak “ Türkiye Mimarlığı” olarak kendi eserini sorgulayacak herhalde diye düşünüyorum… Birbirini dinlemekten yıllarca bıkmamış bir kuşak olarak herhalde kendine sunulmuş bu fırsatı iyi değerlendirecek, eserlerinden çıkardıkları dersleri bizlerle paylaşacaklar diye umuyorum. Mimarlık eğitimimi de kapsayan yaklaşık 20 yıllık süreçte aynı serzenişleri, tartışmaları ve yaklaşımları dinleyen biri olarak “tartışıp, beklemekten” öte bir yere adım atılamadığını yeterince gözlemlemiş olduğumu hissediyorum. Yıllardır biz mimarların konuştuğu ve tartıştığı şeylere anlam veremiyorum. Yapamadıklarımız için kanunlar, yönetmelikler, düzenlemeler kurallar talep ediyoruz. Hatta bunlar olmadan mimarlığın düzeleceğine dair umudumuz bile yok.
Yapılan hataları biliyor ve farkındasınız. Ancak bunları bile bile yapmaya devam ediyorsunuz. Vahim olan da bu. Bu sorumlulukla yüzleşmek zorundasınız.
Oysa, insanın organizasyonu tekniğin organizasyonundan daha önemli… Gelin, beklentiler olmadan da mimarlık yapılabileceğini bize ispat edin… Hatalardan kaçamayız, onları yok da sayamayız… Yeter ki açık yüreklilikle bunları ifade edelim; bunlardan eyleme dökülebilir dersler çıkaralım.
Sorum şu:
Söyleyecek sadece bir söz hakkınız olsa ne söylemek istersiniz?
İşte benim söylemek istediklerim:
- Bana dayatılan kalıpları, rol modellerini, oynamak zorunda bırakıldığım rolleri reddediyorum.
- Çevremde gördüğüm mimarlar gibi olmak istemiyorum. Onlar gibi mimarlık da yapmak istemiyorum. Onların yaptığı “Türkiye Mimarlığı” ise Türkiye Mimarlığı ile ilgilenmiyorum.
- ‘Mekan’a, mimarlığa 20. yy üretim modelleri ve toplumsal işbölümünün dayattığı profesyonel kalıplar içine sıkışmış; sorumluluk alanından uzaklaşmış mimar rolleri ile mimarlığı kendi geniş kültürel-toplumsal olanaklarından koparmış; şık güzel binalar derdine düşmüş, bina ve parsel mimarlığı ile ilgilenmiyorum.
- Tarihin ürünü olan mekan ve onun üretimini sağlayan siyasi, toplumsal, ekonomik ve teknik stratejilerin, süreçlerin içinde kendini, ‘praxis’ini sadece teknik alana hapsetmiş ya da hapsedilmeye zorlanan ‘mimar’ rollerini ve “mimarlık” anlayışını kabul etmiyorum.
- Doğanın da siyasallaştığı, bilinçli bilinçsiz stratejilerin kurbanı olduğu bir ortamda doğa, insan, hayat ve birlikte yaşam olanaklarının olmadığı bir mimarlık yapmak istemiyorum.
- Acaba neden hiçbir meslektaşımın söyledikleri ilgimi çekmiyor?
- Neden sürekli politik doğruculuk arkasına gizlenip, sessizlik ardındaki suç ortaklığına karşı vicdani bir dışavurum göremiyorum?
- Neden, siyaset ve ekonomi hayatımızı bu kadar belirlerken bizler onların hizmetkârı olma rolünü “ profesyonel hayat”, “piyasa koşulları” gibi meşruiyet zeminleri ile bu kadar kolay içimize sindiriyoruz?
- Şimdi, mimarlık mesleği içinde bana ve üretme ortamıma en çok zararı veren Türkiye’deki meslektaşlarıma soruyorum;
- Neyi dert ediniyorsunuz ?
- Neyin sorumluluğunu taşıyorsunuz ?
- Neyi sorguluyorsunuz ?
- Ne inşa ediyorsunuz ?
- Diliniz ne; sözünüz ne ?
- Varoluşunuzun hayata katkısı ne?
- Hangi hatalarınızdan ders çıkardınız?
- Hangilerini paylaştınız ?
- Parasını aldığınız kişiye değil; asıl sorumlu olduğunuz doğaya, çevreye, insana, hayata ne kadar sorumlu oldunuz ?
- “Ne yapıyorum ben ?” diye ne kadar sorguladınız ?
- Ha gezi parkına kışla projesi çizmişsin; ha Zorlu projesini hazırlamışsın, ha tarlabalaşı’na fener-balat’a şık rezidanslar çizmişsin; ha eğitimin kökününe fitil koyan eğitim kampüsleri yarışmasına katılmışsın, ha nefis tipolojiler yarattık diye Toki kayabaşı projesini savunmuşsun; ha kuzey ormanları, su havzaları ve ekolojik dengeleri altüst edip yakın geleceğini mahvedecek politikaları meşrulaştıracak Arnavutköy, 3. Köprü, 3.Havalimanı projelerini çizmişsin ya da çizemedim diye hayıflanmışsın! Ne önemi var, yaptığın işin sorumluluğu ve amacını unutmuşsan…
- En son ne zaman kendi meslektaşının katkısı olan bir şey seni mutlu etti, motive etti, güç verdi?…
- En son ne zaman kendi varoluşunun kutsandığı, insan olarak kendini değerli hissettiğin, keyif aldığın, seni düşündürten, içinde akıl ve duyarlılık barındıran, varlığını bağırmadan sana hissettiren yeni bir mekân deneyimi yaşadın bu memlekette?
- Bu ortamda, kendi değerlerim ile varoluşumu sürdürebilme ve yaşama hakkı istiyorum. Bunun için çaba göstermek bir yana savaşıyorum. Yalnız olup olmadığımı bilme hakkımı kullanmak istiyorum.
- ‘Ben’ olmak kadar ‘biz’ olarak da var olabilmek istiyorum.
- Peki, sen ne yaparsın bu âlemde Boğaçhan derseniz; anlatırım onları da uzun uzun…Tartışmaya da açığım… Yeter ki derdiniz tez çürütme derdinden uzak, anlamaya ve katkıya açık bir çaba olsun…
- 2010’da istanbul’dan 3 genç mimar, Architectural Foundation davetlisi olarak gittiğimiz Londra’da yaptığım sunum sonrası sormuşlardı ? Derdin mimarlıkla mı, mimarlık ortamınla ilgili mi diye? O zaman anladım gerçek savaşımın mimarlıkla değil, kendi mimarlık ortamımla olduğunu…
- Kurtuluş kendi ellerimizle inşa ettiğimiz mimarlık hapishanesinin duvarlarını yıkmakta… Ben kurtuluşu bu hapishaneden kaçmakta buldum… Ama kıyafetlerim ve prangam hala üzerimde… Şimdi de onlardan kurtulmaya çalışıyorum…
- Mimarlığı konvansiyonel yapış şeklimizin; güncel konulara ne kadar uzak ve işe yaramaz kaldığını hala göremiyor muyuz?
- Bu iş o yüzden ne imarla çözülür, ne kanunla, ne yönetmelik ve düzenlemelerle… Ne de yarışmalarla…Bir halt değişmeyeceği gibi bunlar o hapishaneye yeni duvarlar eklemekten öteye geçmez…
Dediğim gibi; ‘dış’ tan hiçbir halt değişmez.
Değişim içeridendir, zaman ister, deneme yanılma ister, birikim ister, paylaşım ve üretim ister…
Sabrı olan için…
Var mı sabrınız her şeye baştan başlamaya…
Tek başına kat edilecek bir yol da değil bu.
Belki sabrı olanlarla “kabullenme ve teslimiyet” ötesinde yeni mimarlık yapma yolları keşfeder; yeni modeller, yeni mimarlıklar inşa etme şansımız olur…
Bu söz hakkı için teşekkür ederim.
hakkında:
açık mimarlık programı /açık radyo: Yelta Köm,Hasan Cenk Dereli-02102014
açık mimarlık programı /açık radyo: Yelta Köm,Hasan Cenk Dereli-13112014