23/03: Bir Kent Bir Yılda İnşa Edilir Mi ? / ArtDog / Boğaçhan Dündaralp

Bir Kent Bir Yılda İnşa Edilir Mi?
Depremlerin ardından hızlı bir yeniden inşa süreci üzerinde konuşulmaya başlandı. ArtDog istanbul, bu çokça tartışılan yeniden inşa sürecini Tezcan Karakuş Candan, Nevzat Sayın, Ali Hızıroğlu, Banu Uçak, Hasan Çalışlar, Boğaçhan Dündaralp, Yeşim Özgen Kösten ve Mehmet Arslan ile konuştu.
bu yazının tamamına www.artdogistanbul.com adresinden ve artdog istanbul son sayısından (sayı 15) okuyabilirsiniz.

ArtDogİstanbul AD // Boğaçhan Dündaralp BD
AD: Depremde yıkılan bölgeler için çok hızlı bir “yeniden inşa” takvimi üzerine konuşuluyor…Konuşulan bu hızla inşa süreci mimari açıdan ve kentsel planlama bağlamında gerçekçi ve sağlıklı mı? Değilse ne gibi tehlikeler barındırıyor?
BD: Gündemdeki hızlı ve yeniden inşa için olası en büyük yanılgı mimari ve kentsel planlamaya sadece fizik-mekânsal inşa olarak bakıyor olmak olur. Mimari ve kentsel bağlam arka planda pek çok bilgiyi ve farklı olasılıkları değerlendirmeyi talep eder. Bunun sosyal, ekonomik, politik, kültürel ve teknik birbirileriyle etkileşimli değerlendirmek zorunda olduğumuz ciddi, çok bileşenli, aktörlü bir süreç olmasının yanında kısa, orta ve uzun vadede iyi planlanmış bir yönetimi talep eder. Tüm bu süreç sağlıklı ve iyi planlanmış bir gelecek için kurulmak durumundadır. Bugünün gerçekliği hızlı hareket etmeyi gerektiriyor. Fakat yapılanların da acele ve gelecekte benzer sonuçlar üretmeyecek biçimde planlanmasını gerektiriyor. Bugünün ve geleceğin tüm taleplerini öngören ve iyi yönetilmesi gereken süreç. Buradaki en büyük tehlike kaynakların ve bilginin iyi kullanılmadığı, merkezine doğa-insan ilişkilerini almayan, konuyu sadece hızlı bir inşai sürece indirgeyerek sadece bugünün ihtiyaçlarını çözmeye çalışan adımlar olur.
AD: Peki, nasıl “yeniden inşa” veya daha doğrusu “var” etmek gerekiyor bölgeyi? Yeniden bir kentleşme nasıl mümkün, mümkün mü?
BD: Böyle bir ihtiyaca yönelik yapılmış bir hazırlığı olmayan, günlük ve kısa vadeli politikalara kurban edilmiş, kısıtlı bir ekonomi içinde hareket eden toplumsal bir düzenimiz var. Dayanışma kültürü sürdürülebilir bir model değil. Kısa, anlık ve acil ihtiyaçlar için çok pratik ve güçlü olsa da uzun soluklu üretken bir model için kaynakları çok sınırlı bir model. Böylesi bir soruna yanıt üretebilmek için bilim, teknik, teknoloji ve tasarım alanlarından birikim, deneyim sahibi, uzman, ciddi entelektüel bir insan kaynağının bu iş için organize olması gerekir. Bununla birlikte tüm çalışmalar için kaynak yaratılarak bu işe angaje edilmesi ile uzman ve kaynakların kısa-orta ve uzun erimli bir model için organize olarak çalışmaları gerekiyor. Bence asıl soru bunu yaratmak mümkün mü?
AD: Bu süreç içinde insanlara nasıl yaşam alanları kurulabilir?
BD: Depremin yaşandığı; hayatın durduğu her alanın, bölgenin durumu, ihtiyaçları ve olanakları farklı. Yerinde, örgütlü ve hedefli bir programla sahada aksiyon alarak adımlar atmayı gerektiren bir gerçeklik var. Şu anda el yordamı ile yapılan adımların da ciddi bir etkisi olduğunu görüyoruz. Her bölge kendi koşullarında özel olarak çalışılmalı. İşin insan-doğa-kültür ve ekonomik hayata dair tüm ülkeyi etkileyen bileşenleri var. Ve kurulacak modellerin bilgiye dayalı, çok boyutlu düşünme ve problem çözme becerileri olan insanlar tarafından yönetilmeye ihtiyacı bulunuyor.
Yazının Tümünü okumak için tıklayınız.